Thursday 31 May 2007

Kuzey Irak'a Müdahale

Son dönemlerde çok konuşulduğunu gözlemlediğim bir konu da Kuzey Irak'a müdahale. Haklı sebepler olduğu öne sürülüyor, buna mani olmaya çalışanların art niyetli olduğu iddia ediliyor vesaire. Haliyle bu konuya eğilmesem olmaz.

Evvela konunun spesifik halinden bahsetmek gerekiyor sanırsam. Türkiye daha önce Kuzey Irak'a sayısız kereler girmiş, sayısız operasyonlarda bulunmuştur. Aynı dönemde yüzlerce kişilik gruplar halinde anarşi (hem de iyi olmayan versiyonu) ile dolu Kuzey Irak'ta fink atmakta olan PKK'lılarla çarpışılmış, sayısız PKK'lı ölü ele geçirilmişti. O günler PKK'nın en güçlü dönemiydi, eşek yüküyle para harcıyorduk PKK ile savaşacağız diye. Sayısız kişi ölüyordu her iki taraftan da.

Şimdi aynı çözüm öneriliyor. Kim bilir kaçıncı kez. Peki daha önce hedefe ulaşamamış bir planın (ki şu anki planın ilan edilen hedefinin PKK'yı zayıflatmak değil bitirmek olduğunu hatırlatmakta fayda var) şu anda hedefe ulaşacağına dair ne gibi bir belirti var? Kuzey Irak'ta en fazla 5'li gruplar halinde gezen PKK'yı ne şekilde bitirecek oraya giden ordu, haydi bitirebilir diyelim bu ne kadar sürecek, o esnada neler olacak belli değil.

Hiç önemsemediğimiz bir gerçek de Kuzey Irak'ın artık eski Kuzey Irak olmadığı. Artık oraya egemen bir devlet var. Bu demek oluyor ki oraya girdiğimizde başkasının egemenlik alanına giriyoruz. Ermenistan'ın operasyon yapmak için Van'a bir girip çıkıvermesi gibi bir şey bu. Oradaki yönetim de haliyle bu durumu mutlulukla kucaklamıyor. Hatta kendince tehditlerde bulunuyor. Bunu duyan yurdum insanı da "nasıl tehdit eder bizi, o zaman yapalım" gibi mahalle kavgası mentalitesine teslim oluyor.

Bir düşünün, orada olacaklardan da bağımsız düşünün, K. Irak'a böyle geniş çaplı bir operasyon çerçevesinde girmemiz sonucunda Türkiye'nin uluslararası imajına neler olur diye. Tabi birileri çıkacak "aman imaj için memleketi satıyorlar" falan diyecek, lakin bir ülkenin tanınması, saygı görmesi, hatta egemenliğine saygı duyulması böyle şeylere bakıyor. Kendi içindeki çarpık mantıktan sapmadı diye kimseye madalya vermiyorlar. Egemenliğini sadece askeri şekilde elde ettiğini sanan bir milletin evlatları olarak tek bildiğimiz "saldıralım/saldırıya hazırlanalım" durumları arasında gidip gelmek olmuş. Bunu biz biliyoruz, diğer ülkeler de biliyor ve bakıyorlar bir değişiklik olacak mı diye. Olmaması için elden geleni yapıyoruz maşallah.

Son olarak AB'nin PKK mevzuundaki tutumuna biraz değineceğim. AB, PKK'nın terörist kimliğini tanımakta çok gecikmiş, ondan önce ve akabinde PKK ile oldukça yakın ilişkiler içerisinde olmuştur zaman zaman. Öte yandan bizim PKK'yı o bölgede ortaya "çıkıveren" bir örgüt olarak görmemizden kelli, bunu Türkiye'ye karşı bir şey olarak algıladık hep. Kim bilir belki bazıları öyleydi, öte yandan böyle bir genelleme çok aptalca. Zira PKK'nın ortaya çıkış sebepleri var, Diyarbakır Cezaevi gerçeği var, 30'larda Kürtler'in kırılması hadisesi var. Kürtler'le hiçbir sorun yokmuş da terör örgütü kuruluvermiş demek ancak kötü bir yalandır. Zira kimse sebebi yokken dağa çıkıp eşkiya hayatı yaşamaya başlamaz, o haliyle düzenli bir orduyla çarpışmaz. Burada PKK'nın haklı olduğu değil bahsim, sadece haklı bir tepkiden doğmuş olduğu. Yöntemini tasvip etmenin bir yolu yok; öte yandan yöntemlerle sebepleri karıştırmayalım.

AB'nin PKK ile diyaloğu da Türkiye'de Kürtler'i temsil eden bir muhatap olmamasından kaynaklanıyor biraz da. Yani Kürtler en basitinden dağlar kadar insan hakları ihlaline uğradılar, AB de bunlarla ilgileniyor haliyle. E ama kiminle konuşacaksın, bir temsilci yok. Buna tepki olarak kurulmuş bir örgüt var, o da PKK. Haliyle onunla konuşuyorlar. Meclise girmemeleri için dünyada görülmemiş barajlar kuran, sonra neredeyse kendisi bile barajı aşıp meclise giremediği için sızlanan bir ideolojinin neticesidir bu. DTP tarafından desteklendiği için Baskın Oran'ı PKK yanlısı yapacak kadar cahil zatların iyi niyetli çabalarının ürünüdür.

IRA ile diyaloğu geçtim, İngilizler'den kopan Kuzey İrlanda'yı bünyesine alan bir AB'dir bahsettiğimiz bu arada, o yüzden "ancak Türkler'e işliyor bunlar" mızmızlığından da vazgeçelim. AB'nin keyfi hareket ettiği zamanlar olduğu muhakkak, öte yandan AB içerisinde de buna bir tepki var, o yüzden sınırlı bir keyfilik sözkonusu ancak.

İşbu durumda, yapılabilecek en iyi şeyin K. Irak yönetiminin PKK'ya olan desteğini ifşa etmektir. "Arayan bulur" gibi bir itiraz kabul edilemez, hem davanı savunmayacaksın hem de mağdur ayağına yatacaksın diye bir şey yok. Madem sınırındaki komşun senin topraklarında terörist saldırılar düzenleyen bir örgüte yardım ve yataklık ediyor, bunu dünya kamuoyuna ispatla, dırdır et, insan hakları komünitesine bunu duyur. Diasporanı kullan. Ha eğer bunu yapmıyorsan ya da yapabilecek kanıdın yoksa zaten dünden bitmiş senin davan, otur oya falan işle.

No comments: