Sunday 29 June 2008

Latife Tekin Olayı

Uzun süredir ara verdiğim (daha doğrusu unuttuğum) blog'uma ekşi sözlük'ten aldığım bir beraberlik çağrısı nedeniyle geri dönüyorum. Umuyorum bu sefer daha devamlı bir şekilde yazabilirim.


Nedir bu Latife Tekin olayı? Efendim Karabük Kültür, Sanat ve Sanayi Festivali'nde yazar Latife Tekin, AKP'nin nükleer enerji ısrarını eleştirerek bu politikaları "aşağılık" olarak nitelendiriyor. Bu duruma kızan Sahibinin Sesi marka Karabük Belediye Başkanı (AKP) Hüseyin Erer de "sen böyle konuşamazsın" minvalinde bir şeyler söylüyor. Tabi ki kifayetsiz. Olayın bu aşama ve sonrası Tekin'in ağzından şöyle anlatılmış:

Belediye Başkanı kalktı "Sen bu şekilde burada konuşamazsın, sen benim paramla buraya geliyorsun" dedi. Ben de, "senin paranla değil kendi paramla buraya geldim" dedim. Sus, dedi bana... Ben bu ülkenin tanınmış bir yazarıyım. Yazarlar ülkelerinin halklarının vicdanıdır dedim. Bu arada yerinden kalkan başkan, galiba polis kamerasıydı onu kapattırdı. Sonra da mikrofonu da kestirtti... Sonra da hadi şimdi konuş diye çıkıştı. Hakaret etti bir yerde... Polis araya girince muhtemel bir itiş kakış olayı da olmadı. Mikrofon kapatılınca yapacak bir şey yoktu... Ben kürsüden indim. Daha sonra diğer arkadaşlar kısa konuşmalar yaptılar, Karabük'ten ayrıldık. Bu arada ortamın gerginleşmesini fırsat bilen bazı kişiler yazar Onur Caymaz'a 'boynunuzu kırarım' diyerek tehdit ettiler...

Kaynak: Bianet


Esas mevzuya bir cümleliğine dönmek gerekirse, işte bu olay sebebiyledir ki blog ortamlarına dönüş yapmaya ikna edildim (sözlük'ten lula lilian'a ve bloguna teşekkür ediyorum beni bu şekilde gaza getirdiği için). Zira Latife Tekin'in yanında olmamak, ona destek çıkmamak mümkün değil gibi.

Birçok kişiyi rahatsız eden bir tavır bu. AKP'de sık sık rastladığımız bir tavır. Kendisini destekleyen çağrılara ve bildirilere ne kesimden gelirse gelsin kucak açan AKP, kendisine yönelik eleştirileri usülden bozmak gibi bir sevdaya sahip. "Burası siyaset yeri değil", "bunu söylemek size düşmez", "benim paramla geçinip beni eleştiremezsiniz" tadı inciler, bu anlamda standartlaşmak üzere. AKP'nin kendine ne kadar zarar verdiği doğrudan umrumda değil açıkçası, öte yandan ikilik sistemde çalışan Türkiye politik aklı, AKP'ye alternatif olarak gördüğü (ya da AKP'yi alternatif olarak gördüğü diyelim) tarafı seçerse yandık. Sol gösterip sağ vuran, bir eli silahta bir eli Nutuk'ta, fikir dediğin şeyin ancak Kemalizm'le bağdaştırılabilen düşüncelerin senteziyse kabul edilebilir olduğu izlenimine sahip, bir kısmı yargının üzerinde, bir kısmı yargının içerisinde, bir kısmı gizli örgütlenmelerde, kalanları ise bu saydıklarıma bilmeden veya bunda bir sakınca görmeden fayda sağlayan iyi niyetli kimseler.

Haliyle AKP şu şekilde devam ettiği sürece, bizleri, başladığımız noktaya eskisinden daha beter bir şekilde hapsedebilir. Her türlü demokratik çabanın oldukça hatalı bir şekilde AKP'ye atfedildiği bir zamanda, bu fikirlerle AKP'nin ayrışması toplum nezdinde netleşmeden önce, AKP'nin "vatan haini" ve "tahammülsüz" olması veya böyle etiketlenmesi, hepimizin felaketi olabilir. Zira artık şeffaf silahlı kuvvetler isteyen, eşitlik isteyen, demokratik değerlere sahip çıkılmasını isteyen, insan haklarına saygı için didinen kişiler AKP'nin yaptığını yapan "vatan haini" ve "tahammülsüz" kişiler olarak addedilecektir.

Bu bağlamda AKP'ye bir görev düşmez. Zira kendilerini oldukları gibi temsil ediyorlar (tabanları daha çeşitli olsa da). Öte yandan gerek liberal demokratların, gerekse sosyal demokratların fikirlerinin AKP'den değil politik düşünceden gelen, kendilerine ait fikirler olduğunu kamuoyu nezdinde kesinleştirmeleri gerekir. Buna bağlı olarak da beraberce ve/veya ayrı ayrı örgütlenmeleri gerekir.

ÖDP'nin bölünmesi bu bağlamda ilgiyle takip edilmeli. Zira ÖDP bölünse de asgari müşterekte buluşacak nice demokrat var. Bakalım elle tutulabilir bir şey elde edebilecek miyiz.

No comments: